Kolay değil hiçbir meslek. Önce yaptığın işin hakkını vereceksin. Bunun içinse yaptığın işi sevmelisin.
Zordur çalışmak. Günün sonunda bütün günün yorgunluğuyla eve geldiğinde, ufak bir tebessüm sunabilmelisin aynadaki aksine. Vicdanındır o ayna, seni sen ile yüzleştirir. “Hak ettim.” diyebilmelisin çalışmanın karşılığında aldığını. Yoksa bırakmaz yakanı vicdanın.
Günümüzde genellikle öğrenciler tarafından revaçta olan bir meslek var. “Fuar Hostesliği”… Dışarıdan bir gözle bakıldığında “Ne var o meslekte? Günü geçir sandalyede oturarak, biri geldiğinde kalk, istediği siparişi ver ve yine otur. Zorluğu nerede?” denmesi çok olası. Bir işin zorluklarını, kolaylıklarını o işi yapmayan bilebilir mi?
İşin zorluğu, oturmaya öyle sanıldığı gibi çok da vakit bulunmuyor. Sürekli bir koşuşturmaca, her siparişi en kısa sürede servis etmelisin. Çünkü insanlar iş konuşuyor…
Bütün gün, yaklaşık on saat, işinin başında topuklu ayakkabıyla dolaşmalısın. Her işin kılık kıyafet kuralı var. Bu işte ise derli toplu ve şık görünmelisin. Yorgunsun, canın yanıyor, başın ağrıyor vs. bunlar önemli olmamalı. Çünkü bunu bilerek geldin. Sen aldığın sorumluluğu yerine getirmelisin. Oradaki iş verenin, firma sahibi veya çalışanları, müşterilerini hoş karşılamalı. İnsanlar iş konuşuyor…
Fuar hostesliğinin en zor yanı bu aslında. Sen ilk aşamasın. Gelen misafirin yüzünü gülümsetebilmelisin. Güler yüzle karşılamalısın geleni. İnsanlar mutlu oturmalı masalarına, ki günümüzdeki insanlar hayat stresinden gülümsemeye hasretken. Senin gülümsemenden enerji alıp mutlu olarak masalarına oturduklarında, daha olumlu bakarlar yaptıkları işe.
Bu işin güzel yanı ise, sen gülümsedikçe insanlar gülümsemeye başlar. Kaynağı sen olursun, insanlar gülümsemeyi hatırlar ve dünya bir miktar güzelleşir.
Eve geldiğinde, günün yorgunluğuyla, aynadaki aksine bakıp “Hak ettim.” Diyebilirsin vicdanına. Dünya bir miktar gülümsedi…