Yepyeni bir sayı ile hepinize merhaba.. Sıcaklar, Ramazan Ayı, Bayram telaşı derken bu sene de koskoca bir yazı bitirdik. Ben hala ne olduğunu anlayamadım, sanki gözlerimizi kapayıp açtık ve geldi yine eylül ayı…
Yaz mevsiminde bazı sektörler son derece hareketli günler yaşarken; bazıları da kış aylarını bekliyor. Yaz mevsimi için, özellikle makine ve ekipman satışları konusunda tam bir demo/gösteri mevsimi diyebiliriz. Bu sıcaklar altında demolar ne de keyifli oluyor bilseniz!
Peki, diyelim bir ürünün satışı ile ilgili -sıcaklar altında demolar dahil- gerekli tüm pazarlama faaliyetlerini layıkıyla yaptınız, sonra da bu çabalarınızı satışa çevirdiniz, yani ürününüzü sattınız.Peki sonrasını hiç düşündünüz mü? Satış sonrası sunacağınız hizmetler için yeterli altyapıya, donanıma sahip misiniz? Sattığınız üründe bir problem çıktığında, tüm egonuzu ve yıkılmazlığınızı bir kenara bırakarak problemleri göğüslemeye, çözümler için ne gerekiyorsa yapmaya hazır mısınız? Müşteriniz, aynı fiyatlara satılan benzer birçok ürün arasından sizin ürününüzü seçerek aslında size olan güven ve itimadını gösteriyor. Siz de zamanı geldiğinde, bu güvenin boşuna olmadığını, bunu sonuna kadar hak ettiğinizi kanıtlamalısınız. Buna hazır mısınız?
”Satış Sonrası Hizmet” dediğimiz olgu, hepimiz için aynı anlamı taşımıyor. Etrafımızda irili ufaklı, farklı bütçelere hitap eden, ucuz veya pahalı birçok ürün satılıyor. Çok ekonomik koşullarla ucuza satın aldığınız bir ürün bozulduğunda, ürünü satın aldığınız kişi/kurum size ya da ürününe ne kadar ilgi gösteriyor? Ürünün arızası ile ilgilenip sahipleniyor mu, yoksa her zaman yapılan en kolay yöntem olan ”kullanıcı hatası” etiketini mi hediye ediyor? Üstelik bu durum sadece ucuza satılan ürünler için geçerli değil. Uygun fiyata satılan ne ürünler var ki, size uzun yıllar hizmet edebiliyor. Aynı şekilde, son derece yüksek bedeller ödeyerek aldığınız bir ürün de sizi hayal kırıklığına uğratabiliyor. İşte fark burada ortaya çıkıyor. Ne satıyorsanız satın, sunulan satış sonrası hizmetin kalitesi, vasat, sıradan bir ürünü müşterinizin gözünde en üst mevkiiye taşıyarak bir sonraki tercihinde yine sizi seçmesine sebep olabilirken, kötü bir satış sonrası servis hizmeti de, son derece iyi bir ürünü aynı hızla aşağılara indirerek o ürünün marka imajına ciddi hasar verebiliyor.
Hep aynı yere geliyoruz, ne olursa olsun, sattığımız ürünün veya hizmetin arkasında durmalıyız. Bu şekilde, bunu takip eden diğer satışlarımızı gerçekleştirebilir ve bu satışlarımızın getireceği marka olgusu ve bilinirliğine sahip olabiliriz. Her ürünü 1 defa satabilirsiniz. Ama aynı ürünü, hem de aynı müşteriye 2. defa satabiliyorsanız, bu iş tamamdır. Demek ki satış sonrası hizmetinizde ürününüze sahip çıkmış, müşterinizin size duyduğu o güvenin karşılığını verebilmişsiniz. Ne mutlu!