Dünya üzerinde artık iş hayatı, sosyal hayat ya da normal hayat gibi birbirinden ayrı tanımlamalar yapılmamaktadır. Hepimiz, İş hayatı, sosyal hayat ve aile hayatının birbiriyle harmanlandığı kalıplaşmış bir bütün içerisinde yaşamımızı sürdürüyoruz.
Huzurlu bir aile hayatı, sabah uyandığınızda yüzünüzdeki bir tebessüme ya da kahvaltı masasında beraber yenilen iki dilim ekmeğin tadının her sabah daha da güzel gelmesini sağlar. Bu ise, güne pozitif bir şekilde başlamanızı sağlar. Ofisinize giriş yaptığınız andan itibaren enerjinizin bütün çalışanlarınıza ya da iş arkadaşlarınıza yansıması da bu durumun olağan bir sonucudur. Bu durum ayrıca, dinamik ve optimum çalışma temposu ile gerek gün içerisinde alınacak kritik kararlar gerekse her an değişim gösterebilen stres katsayısı karşısında sağlıklı kararlar alınmasında da size yardımcı olacaktır.
Dünyada her 7 kişiden 1 tanesinin bir sosyal paylaşım sitesi üyesi olduğu düşünüldüğünde, sosyal hayat günümüzde artık bir ayrıcalık değil zorunluluk haline gelmiş bulunmaktadır. Fakat tabii ki sosyalleşme sadece sosyal medya aracılığı ile olmamalıdır. İş arkadaşları ile yenilen öğle yemeklerinden, şirket içerisindeki bağlılığı ve motivasyonu arttırmak için yapılan buluşmalara, aileler arası hiç olmazsa haftada bir yapılabilen pazar kahvaltılarından, çeşitli spor aktiviteleri organizasyonlarına kadar sosyal hayat zenginleştirilmelidir. İnsanlarla kurulan bire bir ilişkiler sosyal hayatın en önemli parçası olmalıdır. Zira hayatta, Ölüm ve sağlık konuları haricinde konuşularak halledilemeyecek hiçbir durum yoktur ve en önemli şey bir arada yaşamayı becerebilmektir.
Konuşmak
Bir çocuk doğduktan sonra, her ne şekilde olursa olsun ondan beklenen ilk şey konuşmasıdır. Önce, ‘anne, baba, dede… vs.’ gibi kelimelerin ağzından çıkması, ardından da kendini ifade edebilmesi beklenir. Okula başladığında, ilk olarak okumak ve yazmak öğretilir. O dakikadan itibaren artık kalem elden düşmemelidir. Yazdıkça kendisini geliştirmeli, konuştukça ufkunu genişletmelidir.
Konuşmanın bu kadar önemli olduğu bir zamanda konuşmaktan, düşüncelerimizi insanlarla paylaşmaktan çekinilmemelidir. Bu demek değil ki her akla gelen dile dökülsün… Fakat uygun yer, zaman ve mekan ayrımının, anlamının ve algısının farkında olunarak fikirlerin söylenmesi paylaşımların en değerlisidir. Bugün belki size çok da önemli gelmeyen bir fikriniz, düşünceniz, yarın başkasının hayatında çok önemli bir yapı taşı olabilir. Ve dün belki de dinlerken kulak arkası etmiş olduğunuz bir konuşma, yarın sizin hayatınızın yön verebilir.
Hiç kimse bir diğerinin fikirlerini uygulamak ya da onlara göre yaşamak zorunda değildir. Fakat, bireylere ve fikirlerine saygı göstermek yapılması gereken hareketlerin en doğalı ve doğru olanıdır. Herkes “bilgelik” sıfatı taşımayabilir, herkes çok kültürlü olmayabilir, herkes patron olmayabilir; ama herkes bir düşünce ve fikir sahibi olabilir. Önemli olan bu düşüncelerin, fikirlerin uygun şekilde dile getirilmesi, insanlara aktarılabilmesidir.